Mehmet Yamaç’ın korkutucu sağlık durumunu yazdığı, insanın tüylerini diken diken eden mektubu daha önce çeşitli yerlerde yayınlanmıştı. Mektubun bir kopyası, gecikmeli olarak bize de postadan ulaştı, aşağıda yayınlayarak ACİL durumu tekrar gündeme getirmek istiyoruz. Aradan geçen zamanda Mehmet Yamaç Tekirdağ’da kalp krizleri geçirdi ve yine doğru müdahale edilmedi.. ilgili haberleri mektubun sonunda göreceksiniz… Lütfen bu mektubu, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve mektupta adı geçen milletvekillerine yönelik olarak paylaşın…

 

MERHABA

 

Size Yeraltı nehirlerinin coşkunluğu ve kararlılığıyla tüm engelleri aşa aşa menzile varmaya kenetlenmiş ölümsüz bakışları alınlarımızda hissederek yürüyoruz özgürlük sevdasının güzelleştirdiği duyarlı ve direngen yüreklerinizi en içten devrimci duygularla selamlıyorum.

Sizin duyarlılığınızı bildiğim için bu mektubu size yazıyorum. Zulüm, baskı, işkence ve insanlık onuruna karşı yapılan bu saldırılara karşı sizleri duyarlı olmaya çağırıyorum.

Ben 1965 Van / Gevaş doğumluyum. Kürt özgürlük mücadelesinde 5 Kasım 1996’da tutuklandım müebbet hapis cezası aldım. Sosyalistên Şoreşgerên Kurdistan / Kürdistan Devrimci Sosyalistleri dava tutsağıyım. (Eski PKK/DÇS) 17 yıldır tutsağım. 19-22 Aralık 2000 yılında 20 Hapishaneye birden yapılan katliam sırasında Adana/Ceyhan Hapishanesinde ağır yaralandım. Göğüs kafesim kırıldı. Tam 13 yıldır tedavim yapılmıyor. 19 Aralık katliamı sırasında kırılan göğüs kafesimin kırık kaburgaları üst üste binmiş ve bir yumak gibi göğsümün üstünde kaynaşmıştır. Atılan kimyasal bombalar ve gazlar nedeniyle akciğerimin bir bölümü yanmıştır. Bana verilen yanlış ilaçlar nedeniyle midemde bir çok yaralar meydana gelmiştir. Tedavim yapılmayarak beni diri diri mezara koymuşlar günde 3-4 saat ancak uyuyabiliyorum. Çok şiddetli ağrılar yaşamaktayım. Uzanırken kırık kaburgalar kalbime basınç yapıyor.

13 yıldır tedavim keyfi olarak engelleniyor onlarca doktora gittim. Her biri ayrı bir şey söyledi. Bazıları alay edercesine “hiç birşeyin yok” deyip geri çevirdiler bazıları KOAH teşhisi koydu. Kimisi “zaturre olmuşsun” dedi kimisi “ciğer zarımın kalınlaştığı”nı söyledi. Yine bazıları da “kansere yakalandığımı ancak farkına varmadan kanseri yendiğimi bu yüzden ciğerimde büyük tahribatlar oluştuğunu…” Bazı doktorlar da “ciğerimin kimyasal gaz ve bombalardan kaynaklı zarar gördüğünü ve yaşanan bu hasar nedeniyle asla iyileşemeyeceğimi bu nedenle iyileşebilmem için akciğer naklinin gerektiğini” söylediler.

Normalde hekim tavsiyesiyle en fazla 60 gün kullanılması gereken ilacı 13 yıldır bana veriliyor. Doktorlara “neden bu ilacın bana verildiğini” sorduğumda ise doktorluk meslek ve ilkeleriyle bağdaşmayacak bir üslupla “bu ilaçlar pahalı ilaçlardır şükret, başkaları yazmaz ne yazalım ölüyorsan öl hiçte umurumda değil” diyen doktorlarla da karşılaştım. “Zamanında tedavin olsaydın belki böyle olmazdı artık yapacak birşey yok ömür boyu bu ağrıları yaşayacaksın” deyip ağrı kesici ilaç yazarak geri çeviriyorlar.

Daha önce meclis insan Hakları Komisyonu’na ve CHP’li milletvekili Dilek Akagün YILMAZ’a sağlık raporlarımı yolladım. Ancak hiçbirinden cevap alamadım. Yine milletvekilleri Sezgin TANRIKULU, Hüseyin AYGÜN ve Veli AĞBABA’ya üç defa mektup yazdım. Ama o zamanlar kaldığım Erzurum H Tipi Hapishane idaresi tarafından “terör örgütü mensuplarıyla haberleşme…” gerekçesiyle ek konuldular.

28 OCAK 2013 tarihinde Erzurum H Tipi Hapishanesinden Tekirdağ 1 Nolu F-Tipi Hapishanesine hasta olduğum halde zorla sürgün edildim. Erzurum H Tipi Hapishane İdaresi, Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü hastalığımın ağır olduğunu bildikleri halde sürgün ettiler. Sürgün sırasında kalp krizi yaşadım. Üç saat boyunca Tekirdağ Devlet Hastahanesinde gözlem altında tutuldum.

Yaklaşık iki ay önce Tekirdağ Devlet Hastahanesi servisine gittim. Doktora kendi sağlık sorunlarımı anlattım. Kalmakta olduğum hücrenin nemli ve rutubetli olduğunu ve hiç güneş görmediğini nem ve rutubet nedeniyle nefes almakta zorlandığımı söylediğimde ve yine bana verilen ilacın yarardan çok zarar verdiğini de belirttiğimde Doktor alay ederek Cezaevi Sağlıkçı Gardiyanına “beyefendiye deniz manzaralı bir oda versenize” deyip “gardiyanın hatırı olmasaydı gelip sana bakmazdım. Bu ilaçlar çok pahalı ilaçlardır. Al başına koy ölüyorsan öl beni hiç ilgilendirmez” deyince bu şartlar altında tedavi kabul etmeyeceğimi söyleyip hapishaneye geri dönmek istedim. Doktorda “bundan sonra tedavimin cezaevi revirinde yapılmasını sevk raporuna yazıp göndermiştir. Artık hastaneye acil durumlarda dahi götürülmüyorum. Ağrı yada acil bir durum yaşandığında iğne yapılıyor. Ancak iğnelerde ağrılarımı dahada arttırdığı için aertık revire de çıkmıyorum. Şuanda tedavim keyfi olarak yapılmıyor. Ağrılar nedeniyle en temel ihtiyaçlarımı dahi gideremiyorum.

Ben sadece tedavimin insanca yapılmasını istiyorum. Başka hiçbirşey istemiyorum.

Tüm duyarlı kamuoyunun hasta tutsaklara kulak vermelerini istiyorum. Selam ve sevgilerimi yolluyor çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Mehmet YAMAÇ

10.06.2013

 

Müebbet hapis hükümlüsü Mehmet Yamaç, 19 Aralık katliamında ağır yaralandı. Tedavisi yapılmadığı için 13 yıldır sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Yanlış kaynayan göğüs kafesi kalbine basınç yapıyor. Katliamda kullanılan kimyasallar nedeniyle akciğerde meydana gelen hasar nefes almasını zorlaştırıyor. 17 yıldır cezaevinde olan Yamaç, sık sık kalp krizi geçiriyor.

Etkin Haber Ajansı / 27 Temmuz 2013 Cumartesi, 10:28

TEKİRDAĞ- 19 Aralık cezaevi katliamında ağır yaralanan Mehmet Yamaç, ağır hastalıklarına rağmen tam 13 yıldır cezaevinde tutuluyor. Sık sık kalp krizi geçiren Yamaç, doktorun acil sevk istemesine rağmen Edirne Trakya Hastanesi’nden randevu bekliyor.

Mehmet Yamaç, 19 Aralık cezaevi katliamını Adana Ceyhan Cezaevi’nde karşıladı. Burada ağır yaralanan Yamaç’ın göğüs kafesi kırıldı ve atılan kimyasal gazlar nedeniyle akciğerinin büyük bölümü yandı. Kırık kaburgaları tedavi edilmediği için kalbe basınç yapıyor. Akciğer yetmezliği nedeniyle de ciddi sorunlar yaşıyor.

SEVK SIRASINDA KALP KRİZİ GEÇİRDİ

Yamaç, ağır hastalığı bilinmesine rağmen, 28 Ocak 213 tarihinde Adalet Bakanlığı ve Cezaevi ve Tevkifevleri Müdürlüğü’nün talimatıyla Erzurum H Tipi Cezaevi’nden Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ne sürgün sevk edildi. Sevk sırasında iki kez kalp krizi geçiren Mehmet Yamaç, sürekli benzer krizler geçiriyor. Son olarak 8 Temmuz günü saat 22.00 civarında kalp krizi geçiren Yamaç, hastaneye kaldırıldı. Yamaç, saat 04.00’da tekrar cezaevine getirildi. Sabah aynı durumu yaşayınca tekrar hastaneye kaldırıldı.

Tekirdağ Devlet Hastanesi’nde Yamaç’ı muayene eden doktor, acil olarak Edirne Trakya Devlet Hastanesi’ne sevk edilmesini istedi. Ancak Trakya Devlet Hastanesi henüz randevu vermediği gerekçesiyle hala hastaneye götürülmedi. Yamaç ile aynı hücrede kalan tutukluların gönderdiği mektuba göre, 14 Temmuz’da revire giden Yamaç, cezaevi doktorundan “sevk işi henüz netleşmediği ve Edirne randevu vermediği için hiçbir şey yapamadıkları” yanıtını aldı.

Yamaç’ın arkadaşları Fehmi Karaman ve Cebrail Çakto, gönderdikleri mektupta “Mehmet Yamaç şu anda göz göre göre ölüme götürülüyor. Biz devrimci tutsaklar tıpkı Mehmet Aras, İsmet Ablak ve daha nice arkadaşımızın, yoldaşımızın bu şekilde tedavisi yapılmayarak ya da geciktirilerek hayatlarını kaybettiklerine tanık olduk. Mehmet Yamaç acilen tedavi edilmesi gereken bir hasta tutsaktır. Bu aciliyeti doktorlar da raporlaştırmışlardır. Buna rağmen neden engellemeler çıkarılıyor? Şu anda Mehmet Yamaç için saat gün çok önemlidir. Çünkü her geçen gün durumu daha da ağırlaşıyor. Eğer olası olumsuz bir durumda sorumlular bellidir. Onlarca tutsak yoldaşımızı, arkadaşımızı diri diri yakarak katledenlerdir. Bugünlerde Gezi olayları sırasında halka işkence ve zulmedenler, sokaklarda insanları katledenlerdir” dedi. Karaman ve Çakto, kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı.

‘BENİ DİRİ DİRİ MEZARA KOYDULAR’ DEMİŞTİ

17 yıldır cezaevinde tutulan müebbet hapis hükümlüsü Mehmet Yamaç, daha önce ETHA’ya gönderdiği mektupta “beni diri diri mezara koydular” demişti.

Yamaç, yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “19 Aralık Katliamı sırasında kırılan göğüs kafesimin kırık kemikleri üst üste binmiş ve bir yumak gibi göğsümün üstünde kaynamıştır. Atılan kimyasal bombalar ve gazlar nedeniyle akciğerimin bir bölümü yanmıştır. Verilen yanlış ilaçlar nedeniyle midemde yaralar meydana geldi. Tedavim yapılmayarak beni diri diri mezara koymuşlar. Günde 3-4 saat ancak uyuyabiliyorum. Çok şiddetli ağrılar yaşamaktayım. Uzanırken, kırık kaburgalar kalbime basınç yapıyor.”

Etha, 27 temmuz 2013

Paylaş