Hapiste Engelli sitesinden alınmıştır:
Bu mektup, ilgili sivil toplum örgütlerinin, 12 Ocak 2013 tarihinde Türkiye Sakatlar Derneği’nde düzenlediği hapiste engelliler konulu toplantıda, Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu’nu temsilen toplantıya katılan Namık Topçu tarafından toplantıya katılanlara okunmuştur. Biz de okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Değerli katılımcılar sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sanıyorum bugüne kadar yapılmış olan toplantılarda konferansa katılan arkadaşlarım fevkalade değerli konuları ele aldılar, benim onların düzeyinden bir takdim yapma iddiam var. Konuşmamı dikkate almanızı rica ederim.
Ağır işitme engelliyim. Eşim, kızlarım ve oğlum, kayınpederim, kayınvalidem ve damadım yani kısaca bütün ailem işitme engelli.
19 Haziran 2012 yılında tutuklandığımda polislere neden tutuklandığımı bildirmek istediğimi söyledim; maalesef engelli olduğumdan Antalya Emniyet Müdürlüğü’nün nezarethanesinde ifademi alabilmeleri için 3 gün yattım.
Nöbetçi mahkemeye çıkmadan 1 gün önce Emniyet Müdürlüğünde ifademi almak için Antalya Kepez İşitme Engelliler Okulu Müdür Yardımcısı tercüman olarak çağrılmış. Tercümana her şeyi anlattım polise benim söylediklerimi yanlış yalan çevirmiş. İfademi tercümana okutmak istedim fakat polis ve tercüman bana acil işimiz var, acele imzala diye bağırdı. Okumadan imzaladım. İfade yönetmeliğinin 22 maddesinde soruların cevaplarımla uyuşmadığı için nöbetçi mahkemeye çıktığımda tutuklandım. L Tipi Antalya Kapalı Cezaevine konuldum. Bu sebeple tercüman kurbanı oldum.
Cezaevinde 6 ay süresince cezaevi müdürleri, gardiyanları, doktorları, avukatları ve koğuş arkadaşlarımızla iletişim kuramadım. Bir şeyi anlatmak istedim ama kimse işaret dili bilmediğinden hiçbir şey anlatamadım. İletişimsizlik bana engel oldu.
Avukatım cezaevine geldiğinde hemen ben çağrıldım. Avukatımla bile iletişim kuramadım. Avukatım bana olayı anlatmakta çok zorlandı. Kendi çabamla anladığım kadarıyla kaldım ve cezaevinden ayrıldı.
İstanbul’dan Antalya cezaevinde 45 dakika olan görüş zamanında yakınlarımla özellikle annemle görüşmem için kapalı camlı bölme olmasından ötürü ve iletişimin telefonla yapıldığı bu ortamda iletişim kuramıyordum.
Müdürlerle gardiyanlarla konuşamıyordum. Çünkü cezaevinde işaret dili bilen bir kişi bile yoktu.
Her Çarşamba cezaevinde görüş günü olması sebebiyle telefon görüşmesi ile yapıldığından ailemle, tercümansız kaldığım için çok zor iletişim kurabiliyordum.
İşitme engelliyim ve işitme engelliler kendisi tam düzgün dilekçeyi yazamıyorlar, yazamıyoruz. Koğuş arkadaşlarıma anlatmak istedim. İşaret dili bilen olmadığından çok zorlanarak dilekçeyi yazdılar. Benim ifademi tam anlamadıkları için tam dilekçemi yazamıyorlardı.
Sabah ve akşam sayımında sayım geldi diye bağırarak herkes sayıma giderdi. Bana kimse sayım var diye haber vermezdi. Gardiyanlar bana kızdılar. Bundan sonra uyarı olsun dediler. O yüzden sayımdan yarım saat ve bir saat öncesi sayımı bekledim. Sayımcı gardiyanlar gelirler sayım yaptıktan sonra giderlerdi.
6 ay cezaevinde yattığım zaman içerisinde çok acı yaşadım. Engelliyim ve yine de çok engel yaşadım. Cezaevinde işaret dili bilen kimse olmadığı için hiçbir iletişim kuramadım.
Cezaevinde işaret dili bilen ve tercüman yok. Televizyon seyredemiyorum, telefonla konuşamıyorum, gazeteyi okuyamıyorum. Müdürleri, gardiyanları ve avukatımla konuşamıyorum. Koğuş arkadaşlarımla iletişimi kuramıyorum. Kapalı cezaevinin duvarlarıyla konuşuyorum. Kulaklarım ve ağızım kapalı psikolojim kesinlikle bozuldu. İşitme engelli demek duymamak ve konuşmamak demektir. Türkiye demokrasisinden talebimiz var. İşitme engellinin yanında işaret dili bilen tercümanı olunca işitme engelliler kendilerini normal bir birey gibi hissediyorlar.
Çok sıkıntı yaşadığım için cezaevi müdürüne dilekçeyi gönderdim. Beni çağırmadan önce koğuş başkanı çağrılmış. Koğuş başkanı dedi ki; cezaevi müdürü işitme engelliyle anlaşamıyorum o yüzden beni yanına çağırmadığını öğrendim. Türk adaletinde 1 kişi de 10 kişi de olsun insanı olduğumuzu anlamıyorlar. Türk vatandaşı olarak normal bir insanın haklarına sahip değil miyim? Cezaevinde yattığım 6 ay zaman herkesi çok iyi dikkatle izledim, komünist bir ülkede gibi hissettim kendimi.
Tercüman ifademi yanlış aldığı için 6 ay cezaevinde yattım boşuna. TCK 276 madde gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık “Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık MADDE 276 (1) Yargı mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapmak veya yemin altında tanık dinlemek yetkisinde bulunan kişi veya kurul tarafından görevlendirilen bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalaada bulunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (2) Birinci fıkrada belirtilen kişi veya kurullar tarafından görevlendirilen tercümanın ifade veya belgeleri gerçeğe aykırı olarak tercüme etmesi halinde, birinci fıkra hükmü uygulanır.”
İşaret dili kullanılmayan nasıl tercüman oluyordu? Milli Eğitim Bakanlığı nasıl tercüman çıkarmış?
Türkiye toplumundaki işitme engellileri yani bizi pek önemsemiyorlar. 2009 yılında Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Haklarının Sözleşmesi vardı. Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Haklarının içinde çok değerli sayılabilecek işaret dili anlatımı vardı ve işitme engellileri koruyor hem de savunuyorlar. Türkiye’ye bu haklarımız ne zaman gelecek? Merakla bekliyoruz.
Dinlediğiniz için büyük teşekkürler. Saygılarımla.
Orkun UTSUKARCI
Bir cevap yazın