Araştırmacılar, hapishanede bulunan ya da tahliye edilmiş mahpusların ruh sağlığı sorunlarının daha iyi teşhis edilmesi ve tedavileri için çağrıda bulunuyor.
Araştırmaya göre bipolar kişilik bozukluğu gibi yaygın ruhsal sorunlara sahip olan ya da uyuşturucu ve alkol problemi olan eski mahpuslar bu sorunlara sahip olmayanlara göre tahlieylerinden sonra şiddet suçu işlemeye daha yatkın.
Oxford Üniversitesi’nde oldukça hassas bir alanda yürütülen çalışmada ruhsal sorunlara sahip insanların diğerlerine göre şiddete daha fazla meyilli olduğuna dair varsayımlar, bazı uzmanlar arasında endişelerin artmasına sebep oldu.
Ancak, yazarlar bunun yanlış yorumlandığını söylüyor ve tekrar suç işleme oranını azaltmak amacıyla hapishanede ya da tahliye sonrasında mahpuslar için daha iyi teşhis ve tedavi için çağrıda bulunuyorlar.
Oxford Üniversitesi’nden sözü geçen çalışmanın başyazarı ve adli psikiyatri profesörü Seena Fazel, “7 mahpustan birinde psikoz hastalığı ya da majör depresyon var ve 5 mahpustan birinde hapse girdiğinde klinik düzeyde madde kullanım bozukluğu oluyor” diyor.
Fazel sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Bu bozukluklar yaygın olduğu gibi çoğunlukla tedavi edilebilir. Tahliye öncesi ve sonrası süreçlerde daha iyi bir ruh sağlığı servisi ve taraması, gelecekteki suçları engelleme, halkın sağlığını ve güvenliğini iyileştirme gibi konularda gereklidir.”
Lancet Psikiyatri Dergisi’nde yayımlanan çalışma, teşhis edilmiş psikiyatrik bozuklukların, eski erkek mahpuslar tarafından işlenmiş şiddet suçlarının %20’sinden ve eski kadın mahpuslar tarafından işlenmiş suçların da %40’ından sorumlu olduğunu öne sürüyor.
İsveç’teki yaklaşık 48 bin eski mahpusun kaydını inceleyen araştırmacılar bu sayede 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren 10 yıllık dönemde işlenen darp, gasp, kundaklama ve cinsel saldırı gibi suçlar ile yaygın psikiyatrik bozukluklar arasında bağlantı kurabildi.
Fazel, bu çalışmanın, insanların sosyal çevreleri değişmeksizin sadece ruhsal sorunlarının etkilerini hesapladığını göstermek adına daha önce tutuklanmış kardeşlerin ruh sağlığı ve tekrar suç işleme kayıtlarının karşılaştırması yoluyla yapıldığını ve bu anlamda bir ilk olduğunu belirtiyor.
Bulgular, erkek mahpusların %42’sinde tahliye edilmeden önce en az bir psikiyatrik bozukluk teşhis edildiğini ve tahliye edilenlerin %25’inin ortalama 3,2 yıl içerisinde şiddet içeren suçlar sebebiyle tekrar mahkum edildiğini gösteriyor. Kadın mahpusların yaklaşık %60’ı psikiyatrik bozukluğa sahip ve %11’i tahliye sonrasında şiddet suçlarından mahkum edilmiş.
“Birçok insan, tekrar suç işleme riskiyle bağlantılı olan ruhsal problemler konusunu içeren bu alana çok fazla vurgu yapmakta oldukça temkinli” diyor Fazel. Küçük çaptaki araştırmalar ise ölüm, intihar gibi diğer olumsuz sonuçların eski mahpusların tedavi edilmemesi halinde arttığını gösteriyor.
Fazel ayrıca çalışmanın hapishane sağlığına kaynak sağlamayı desteklediğini de belirtti. Yalnızca mahpusların sağlık hakkı değil, aynı zamanda “toplumsal güvenliğinin sağlanması gibi başka sonuçları” da olduğunu ekledi.
Sağlık ve ceza adaleti ulusal yöneticisi ve Manchester Üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olan Louis Appleby ve meslektaşları dergide yayımlanan çalışmaya dair yorumlarında, mahpuslar ve eski mahpuslar için daha iyi bir ruh sağlığı hizmetine ihtiyaç duyulduğu konusunda hemfikir olduklarını ifade ettiler.
Fakat onlara göre, çalışma eski mahpusları yeniden suç işlemeye iten diğer faktörleri yeteri kadar ele almıyor. Ruhsal sorunların tedavisinin ancak, “mahpusların tahliye edildikten sonra barınma yetersizliği, madde kullanımı ya da işsizlik gibi yaygın sorunlarla karşı karşıya kaldıkları da dikkate alındığı takdirde” etkili olabileceğini söylüyorlar.
“Hükümetler ve bazı adalet kurumları ceza adaleti sistemindeki sorunların çözümünün ruh sağlığı hizmetleri olduğuna dair basit bir mesaj tarafından cezbedilmiş olabilir. Diğer taraftan da ruh sağlığı sorunlarının şiddetin direkt sebebi olduğu iddiası ruh sağlığı bilgisi ile çelişkili.
“Çalışmanın çıkarımı şu iki önerme arasında yer alıyor: psikiyatrik bozuklukların hapishanede ve tahliye sonrasında tedavilerinin elzemdir ancak şiddet suçlarında kayda değer ölçüde düşüşü sağlamak için yereli değildir. Suçluların hayatlarının karmaşıklığına ve zorluğuna ayna tutacak, kapsamlı tedavi ve sosyal destek paketlerine ihtiyaç vardır.” diye eklediler.
Howard League for Penal Reform’un başkanı Frances Crook, mahpuslar birkaç seans yardım alsa da tam bir iyileşmenin gerçekleşmediğini, hücreye döndüklerinde yasadışı uyuşturucuyla karşılaştıklarını veya intihara meyilli hâle geldiklerini belirtiyor. Ve ekliyor: “İnsanları tedavi edebilirsiniz ama sonuçta hapishane ortamı zehirlidir ve birkaç seans tedavi görmek ameliyat gerektiren bir yaraya yara bandı yapıştırmaktan öteye gitmiyor”.
“Hapishane insanların tedavi olabileceği bir yer değildir. İnsanları hapishaneye eğitim veya tedavi için göndermezsiniz. Onlara ihtiyaç duydukları tedaviyi sunmalısınız fakat hasta olan insanlar hapishanelerde olmamalı.”
The Guardian 03.09.2015
Bir cevap yazın