Muş Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nun “Tek başına yaşayamaz” ve “Yüzde 96 engelli” raporuna rağmen ATK’nin “Cezaevinde kalabilir” dediği ağır hasta tutsak Celal Şeker, 8 aydır Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşam mücadelesi veriyor. Ağabeyinin 13 yıldır kronik böbrek yetmezliği hastalığıyla mücadele ettiğini söyleyen Hatice Şeker, “Celal normal şartlarda 24 saat içerisinde 4 defa periton diyalizi yapmaktadır. Diyalizin yapıldığı ortam çok temiz olmalıdır. Evde çok dikkat etmemize rağmen kaptığı mikrop nedeniyle ölümden döndü. Cezaevinde kapacağı bir mikrop onun hayatına mal olabilir. Cezaevi koşullarında düzenli periton diyalizini yapması mümkün değil” dedi.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan ve “Yüzde 96 engelli” raporu bulunan hasta tutsak Celal Şeker’in (30) durumu günden güne kötüye gidiyor. “Örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla hakkında açılan dava sonucunda tutuklanan ve “Tek başına yaşayamaz” raporuna rağmen cezaevinde tutulan ağır diyaliz hastası Şeker, kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı, fıtık, yüksek tansiyon ve akciğerinde kitle gibi birçok hastalığın yanı sıra görme sorunu yaşıyor.

Ağır hasta tutsak Şeker için, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Muş Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 18 Temmuz 2014 tarihinde “Hasta başkasının yardım ve desteği olmadan hayatını idame ettiremez” raporu ve vücut fonksiyonlarındaki engel oranının yüzde 96 olduğu tespitini yaparken, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu ise verdiği raporda Şeker’in sağ gözünde görme bozukluğu bulunduğunu, engel durumunun yüzde 92 olduğuna dair rapor verildi. Tüm bu raporlara rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu ise skandal bir karara imza atarak Şeker için “cezaevinde kalabilir” raporu verdi.

‘Cezaevine girdiğinden beri durumu kötüye gidiyor’

Ağabeyinin Mart ayından beri cezaevinde olduğunu ve durumunun günden güne kötüye gittiğini ifade eden Hatice Şeker, Şeker’in hastalıklarını sıralayarak kötü cezaevi koşullarının ağabeyini ölüme götürdüğüne dikkat çekti. Şeker, “Kardeşimin kalbi sürekli büyüyor ve kalp damarları da genişliyor. Ameliyat olma gibi bir durumu söz konusu. Ameliyatın ardından ağabeyimin steril bir ortamda bakım görmesi gerekiyor. Bu onun için hayati bir önem taşıyor. Geceleri yatamıyordu. Solunum problemi yaşıyordu. Kalp damarları genişlemiş. Bu onun hareket etmesini engelliyor ve solunun problemleri yaratıyor. Ameliyatı yapılır ve cezaevine geri gönderilirse, ağabeyimin yaşamı tehlikeye girebilir” dedi.

‘Talebimiz siyasi değil insani’

Cezaevlerinden gelen ölüm haberlerini hatırlatan Şeker, Dolmabahçe Mutabakatı’nda da yer alan hasta tutsakların serbest bırakılması talebine işaret ederek, “Bu talebin siyasi bir talep değil insani bir talep olduğunu dile getirmiştik. Hırsızlıktan, tecavüzden yatanlara iyi hal indirimi veren zihniyet neden düşüncelerini dile getiren, onurlu bir yaşam mücadelesi veren insanları dört duvar arasına hapsediyor. Zindanlardaki onurlu direniş hasta tutsaklar üzerinden sindirilmeye çalışılıyor. Yaşam hakları ihlal edilen siyasi tutsakların bir an önce serbest bırakılmaları gerekiyor” diye konuştu.

Cezaevi koşulları Şeker’in ölümüne yol açabilir

Ağabeyinin 13 yıldır kronik böbrek yetmezliği hastalığıyla mücadele ettiğini söyleyen Şeker, “Celal normal şartlarda 24 saat içerisinde 4 defa periton diyalizi yapmaktadır. Diyalizin yapıldığı ortam çok temiz olmalıdır. Evde çok dikkat etmemize rağmen kaptığı mikrop nedeniyle ölümden döndü. Cezaevlerindeki kötü koşulları zaten biliyoruz. Cezaevinde kapacağı bir mikrop onun hayatına mal olabilir. Cezaevi koşullarında düzenli periton diyalizini yapması mümkün değil. Bu nedenle 2 günde bir hemodiyalize giriyor. Bu da onun bedeninde tahribatlar yaratıyor” ifadesinde bulundu.

‘Erdoğan’ın adaleti bu mu?’

Şeker’in annesi İffet Şeker ise “Kürt halkının düşmanlığını yapıyorlar. Erdoğan’ın adaleti bu mudur? Hastanelerde tutsakların tedavileri yapılmıyor. Yemekleri çok kötü. Kalp hastası bir tutsak orada yaşayamaz. Erdoğan halka zulüm etmeyi bıraksın” sözleriyle tepki gösterdi.

DiHA 23.10.2015

Paylaş