Resmi makamlardan, yakın zamanlarda açıklanan bilgilere göre, hapishanelerdeki hasta insanlar
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, HDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın 2 Nisan 2014 tarihli soru önergesine verdiği, 25 Ağustos 2014 tarihli cevapta, 10 Mart 2014 itibarıyla hapishanelerde 519 hasta mahpus bulunduğunu bildirmiş.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin, bilgi edinme kanunu kapsamında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne 21 Nisan 2014’te sorduğu soruya gönderilen 12 Mayıs 2014 tarihli cevapta ise, “12 / 05 / 2014 tarihi itibariyle hasta tutuklu ve hükümlü sayısı 550’dir” deniyor. Bu yazıya göre, 5275 sayılı kanunun 16. maddesine, cezaevi koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” hastaların tahliyesine imkan veren eklemenin yapılmasıyla, sadece içeride tedavisi mümkün olmayanlar değil, kendi kendine bakamayacak durumdaki hastalar da tahliye edilmektedir ve 12 Mayıs 2014 itibarıyla 206 hükümlü/ tutuklu tahliye edilmiş.
Yüksekova Haber’in 24 Eylül 2014 tarihli haberine göre, Bakan Bozdağ daha önce, hapishanelerdeki hasta mahpus sayısını 6 olarak vermişti: http://hapistesaglik.com/2014/09/30/alti-1-2-3-4-5-6-hasta-mahpus-varmis-hmm-evet-gercekten/
Hapishanelerdeki hastaların durumu hiç de fena değilmiş:
Ayla Akat Ata’ya Bekir Bozdağ tarafından verilen cevaba göre,
“Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için, ilk muayene ve tedavi hizmetleri kurum revirinde verilmekte; ileri tetkik, tedavi ve rehabilitasyon gerekenler Devlet hastanelerine, daha ileri sağlık hizmeti gerekenler ise üniversite hastanelerine sevk edilmekte; tüm muayene ve tedavi sonuçları kişinin sağlık dosyasına kaydedilmektedir. Ayrıca, acil tedavi gerektirecek düzeyde rahatszılığı bulnan tüm tutuklu ve hükümlüler, vakit geçirilmeksizin hastaneye sevk edilmekte ya da 112 Acil Servis hizmetinden faydalandırılmaktadır.
Ceza infaz kurumlarında barıldırılan hükümlü ve tutukluların sağlık sorunlarıyla ilgili gerekli tetkik ve tedaviler özenle yerine getirilmekte, infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve tutuklular özgürlüğünden yoksun olmayan her vatandaşın yararlanabildiği sağlık haklarından ve hizmetlerinden öncelikli olarak yararlandırılmaktadır. hükümlü ve tutukluların gerekli olan her türlü muayene ve tedavileri Devletin teminatı altında ve ücretsizdir.”
Müjdeli haberlere teşekkür ederiz. Keşke inanmak kabil olsaydı. Bizim, mahpuslardan bildiğimiz, sevklerin yapılmadığı, ambulansların gelmediği, sağlık dosyalarının hastalar verilmediği, dosyalar kaybedildiği için tetkiklerin tekrar yapıldığı, zaman kaybedildiği, yalan olsa keşke. Seyithan Taşkıran, hücrede aç bırakılmışken kalp krizi geçirmiş, zamanında müdahale edilmediği için ölmüş olmasa keşke. Abdullah Kalay kalp krizi geçirdiğinde Kandıra Cezaevinde doktor bulunsa, müdahale 2 saat gecikip de kalbinde %70 hasar oluşmuş olmasa keşke.
Ağır ve somut bir tehlike:
Şunu gerçekten olumlu buluyoruz; devletimiz, hasta mahpusların “toplum güvenliğine tehdit” oldukları gerekçesiyle tahliye edilmemesi konusunu ele almış. Derler ki:
“24/01/2013 tarihli(…) kanunla, 5275 sayılı kanunun 16. fıkra hükmü uyarınca, maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen hükümlünün infazının, iyileşinceye kadar geri bıraktılabileceği kabul edilmişti. Maddedeki “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı” ibaresinin uygulamada çok geniş yorumlanması ve bu imkândan yararlanması gereken bazı hükümlülerin soyut gerekçelerle yararlanamaması gibi nedenlerle yapılan düzenlemenin sınırlı şekilde uygulandığı gözlemlenmiştir.
Bu sorunun giderilmesi amacıyla, tasarı taslağı Bakanlığımızca hazırlanan ve TBMM’nce kabul edilerek 28/06/2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 satılı TCK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun 79. maddesiyle, 5275 sayılı kanunun 16. maddesine eklenen 6. fıkrasında yer verilen “toplum güvenliği bakımından tehlikelilik” unsuruna “ağır ve somut bir tehlike” kriteri eklenmek suretiyle ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturmayan mahkumların cezalarının infazının, iyileşinceye kadar geri bırakılması düzenlenmiştir.”
Meali: savcı, kendi kafasına göre bir hasta mahpusun tehlike oluşturduğunu söyleyip kolay kolay engelleyemeyecek tahliyesini. Umarız işler.
Sevkler
Ailelerinin bulunduğu yerlerdeki cezaevlerinde tutulan Kürt mahpusların, Türkiye’nin doğu illerinden batı ve karadeniz illerindeki cezaevlerine kendi istekleri dışında sevk edildiğini biliyoruz. Ayla Akat Ata’nın, kaç mahpusun bu şekilde sevk edildiğine dair sorusuna verilen cevap:
“Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden diğer bölgelere nakil olan hükümlü ve tutuklu sayısının 2012 yılında 6.829, 2013 yılında ise 5.366 olduğu anlaşılmıştır.”
Hatırlatmak isteriz ki, hapis cezası sadece hapis cezasıdır. Bir insanı hapsetmek, onu ailesinden, bulunmak istediği yerden alıp uzak bir yerde hapsetmeyi kapsamamalıdır. Bu bir insan hakkı ihlalidir. Bu binlerce insanın, aileleriyle görüşme haklarının ellerinden alınması demektir. Bnlerce insanın aile üyelerine onları ziyarete gidecek yol parasını devlet verecek olsaydı bile (ki vermiyor da), bu yolculukları göze almaya mecbur edemezsiniz insanları. Hasta yakınını da yaşlısı var hastası var, çoluğu çocuğu, fakiri fukarası var, mahpusları yakınlarından koparmak, kanun ne derse desin, adil değil!
Bir cevap yazın