HABER MERKEZİ (DİHA) – Tutuldukları cezaevlerinde AKP hükümetinin mahkum ettiği hasta tutsaklar, en son 9 Ekim’de hayatını kaybeden Ramazan Özalp gibi ölüm sınırına geldikten sonra tahliye ediliyor. Geçtiğimiz 24 Mayıs’ta, Adli Tıp Kurumu raporu ile cezası ertelenerek tahliye edilen Özalp sadece 4 buçuk ay yaşabildi. Özalp gibi tahliye edilen hasta tutsaklar Şehmus Yetek 4 gün, Celal Kılıçaslan 7 gün, Güler Zere 7 ay ve Nurettin Soysal ise 2 yıl yaşayabildi. Yine 18 yaşındaki Abdullah Akçay da savılıkça verilen tahliye kararının Yargıtay’da onanmasını beklerken hasta yatağında yaşama gözlerini yumdu.
merhum mahpuslar

Hasta tutsakları bir bir ölüme gönderen AKP hükümeti, yeni politikası ile cezaevlerindeki hasta tutsakları son günlerinde tahliye ederek sadece algıları değiştirmeye çalışıyor. Tedavi olanakları ve koşulları tükenen hasta tutsakların bir kısmının tahliye edildiği son zamanlarda, daha hastanede tedavi gördükleri ilk günlerinde hayata veda ediyor. Tahliye edildikten kısa bir süre sonra hayatını kaybeden hasta tutsaklar, tüm yaşam fonksiyonları ve umutları bittikten sonra göstermelik bir şekilde yarı ölü bir halde ailelerine teslim ediliyor.

Yaşam hakkının ihlal edildiği Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde hala yüzlerce hasta tutsak bulunurken, dışarıda tedavi edilmelerine izin verilmeyen hasta tutsakların tahliye edilmesi için ölüme yaklaşmaları ve tüm umutların tükenmesi bekleniyor.

“Ölüme mahkum edilenler” olarak Türkiye’nin kanayan bir yarası olan hasta tutsakların konusunda direten AKP hükümetinin bu tutsakları serbest bırakmak için ölüm eşiğine gelmelerini bekleyerek izlediği yeni politikanın son kurbanı Ramazan Özalp oldu.

Beyninde bulunan tümör nedeniyle vücudunun belden aşağısı felç olduğu için 24 Mayıs 2014’te Adli Tıp Kurumu tarafından verilen rapor ile cezaevinden tahliye edilen Özalp, 9 Ekim’de Batman’da tedavi gördüğü hastanede yaşama verda etti.

“PKK’ye yardım ve yataklık ettiği” gerekçesiyle müebbet hapse mahkum edilen Özalp, cezaevinde yakalandığı hastalığı nedeni ile yıllarca tahliye olmayı bekledi. Son yıllarını belden aşağısını felçli olarak yatağa bağlı bir halde geçiren Özalp, tahliye edildikten 4 ay sonra sadece 4 buçuk ay yaşayabildi.

Tahliyesinden 4 gün sonra hayata veda etti
Özalp gibi ölüm sınırına elmesi beklenip, tahliye edilen bazı hasta tutsaklar da daha tedavileri devam ederken hayatlarını kaybetti.
Cezaevinde yakalandığı kan kanseri hastalığı nedeni ile tüm tahliye başvuruları reddedilen hasta tutsaklardan Şehmus Yetek (67), hastalığının son günlerinde tüm umutlar tükendikten sonra 9 Temmuz 2014 tarihinde tahliye edildi. 7 yıl boyunca kanser hastalığı ile mücadele eden Yetek, ailesi tarafından Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmasının üzerinden 4 gün geçmeden hayatını kaybetti.

Ölüm yatağında tahliye edildi
Tutsakların tedavi koşullarının görmezden gelinmesi ve hasta olan tutsakların tedavilerinin bilerek geciktirilmesi de ölümlere neden oldu.
2009 yılında yapılan “Kars KCK” operasyonunda hakkında açılan soruşturma nedeni ile 2 ay Ağrı M Tipi Cezaevi’nde tutulan Celal Kılıçaslan (57), 24 Eylül 2014 günü beyin kanaması geçirmesi ardından Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Yoğun Bakım ünitesinde tedavisi yapılan Kılıçaslan hakkında bir anda tahliye kararı verilmesi de, devletin bu ölümden sıyrılmak için bir adım olduğu çok geçmeden anlaşıldı ve Kılıçaslan tahliye edildikten 7 gün (1 Ekim 2014) sonra hayata veda etti.

‘Şişlik’ dediler, kanser çıktı!
90’lı yıllarda defalarca gözaltına alınan, işkence gören ve son olarak müebbet hapis cezası verilen Nurettin Soysal, tutsaklığının 13’uncü yılında lenf kanserine yakalandı.
Doktorların boynundaki şişkinlik için ‘Bu tükürük bezinden dolayı şişmiş, ciddi bir şey yok iyileşir’ diyerek tedavi etme gereği duymadığı Soysal, çektiği acılara ve tüm girişimlere rağmen uzun bir süre hastaneye götürülmedi. Hastalığından çok sonra Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde lenf kanseri teşhisi konulan Soysal, yıllar sonra tedavi altına alındı. İlaç tedavilerinin de sonuçsuz kalması ardından kemoterapi uygulanan Soysal, 3 yıl boyunca bu tedavi türünü gördü.

9 Eylül 2009’da götürüldüğü İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda hiçbir tetkik yapmadan aynı gün içerisinde geri gönderilen Soysal için gördüğü altı seanslık kemoterapi tedavisinin sonuçlanmasının beklenmesi yönünde rapor yazılıp, savcılığa gönderildi. Adli Tıp Kurumu’nun kapısından iki kez geri çevrilen ve doktorların “6 aylık ömrü kaldı” dediği Soysal için insan hakları savunucuları 3. kez Adli Tıp Kurumu’na başvurdu.

Baskılar sonucu tahliye edildi

Cezaevinden hastaneye, hastaneden de tekrar cezaevine götürülen ve ölümün eşiğine gelen Soysal için harekete geçen İHD Diyarbakır Şubesi, Adalet Bakanlığı’na da başvurarak, tıbbi müdahaleyle dahi kurtarılamayacak ve ölüm eşiğine gelen Soysal’ın serbest bırakılmasını istedi. Başvuruyu değerlendiren Adalet Bakanlığı, hem insan hakları savunucuları hem de uluslararası tepkilerin ardından 13 Kasım 2010 tarihinde Soysal’ın tahliyesine karar verdi.
PKK davasından 16 yıl cezaevinde kalan Soysal, tahliye edildikten 2 yıl sonra tüm tedavilerin sonuçsuz kalması nedeni ile hayatını kaybetti.
Yıllarca tedavi geciktirilen ve adeta ölüme mahkum edilen Soysal’ın hastalığına zamanında müdahale edilmemesi AKP gözetiminde bir ölüme daha neden olmuş oldu.

Yaşam hakkım gasp edildi

Yıllarca arkadaşları, ailesi ve kamuoyu tarafından tahliye edilmesi için mücadele edilen bir diğer isim de Güler Zere oldu.

Zere uzun süren mücadele ve baskılar sonucu tahliye edildikten sonta diğer hasta tutsaklar ile aynı kaderi paylaştı. 2009 yılının Şubat ayında tutuklu bulunduğu Elbistan Cezaevi’nde ameliyat edilen ancak, cezaevi koşulları ve bakımsızlık nedeni ile hastalığı tekrarlanan Zere, durumunun kötüleşmesi ardından Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi mahkum koğuşuna alındı. Defalarca tedavisinin dışarıda sürdürülmesi için avukatları tarafından yapılan başvurular ise sonuçsuz kaldı.
Zere’nin durumunun kötüleşmesine rağmen ATK’ye yapılan tüm başvurular reddedilince, kamuoyunun yoğun eylemleri sonucunda dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kararı ile 6 Kasım 2010 tarihinde tahliye edildi.
Tahliyesi ardından tedavisine bir süre dışarıda devam edilen Zere, devletin hasta tutsaklar üzerindeki baskısı dikkat çeken kısa bir mektup yazdı. Zere mektubunda, “Geç bırakıldım. Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gasp edildi. Dışarıda ‘ölme hakkı’ verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutsaklar var. Hala tecrit var. Ki tecridin ta kendisidir ölüm” diyerek yapılanlara tepkisini dile getiriyordu. Zere, 6 Mayıs 2010 tarihinde hayatını kaybetti.

Tahliyesini göremeden hayatını kaybetti

Yine kesinleşmiş 20 yıl hapis cezasını çekerken lösemiye yakalanan ve son günlerini ailesinin yanında geçirmek isteyen 18 yaşındaki Abdullah Akçay da tahliyesini göremeden hayata gözlerini yumdu.

2007’de 15 yaşındayken adli suçlardan tutuklanan Akçay, tutulduğu Maltepe Cezaevi’nde lösemi hastalığına yakalandı.

Durumu kötüleşen Abdullah, 9 Şubat 2010’da Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Oğlunun affı için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e başvurmaya karar veren babası, 4 Mart 2010’da Adli Tıp’tan rapor istedi. Ancak raporun beklendiği 4 ay içinde Abdullah daha da ağırlaştı. Aile 25 Haziran’da bir kez daha Adli Tıp Kurumu’na başvurdu. Çıkan ilk rapor aileye 1 Temmuz’da ulaştı. Raporda, “Akçay’ın akut lenfoblastik lösemi hastalığı olduğu, kemoterapisine devam edildiği, kemik iliği naklinin düşünüldüğü, tedavisi süresince hastane şartlarında infazının uygun olduğu, af talebiyle ilgili görüşün tedavisinin bitiminde bildirileceği” yazıyordu. Ancak Akçay’ın yüzünü güldüren ikinci rapor 14 Temmuz’da çıktı. Raporda, “Kişinin yaşam süresi 3-6 ay olarak belirlendiğinden, cezasının infazının 3 ay süreyle tehiri (ertelenmesi) oybirliğiyle mütalaa olunur” deniyordu. Bunun üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, kesinleşen cezalarının ertelenmesine ve tahliyesine izin verdi. Abdullah, devam eden davalarına ilişkin Yargıtay’ın vereceği kararı bekleyemeden dün sabah son nefesini verdi.

(ie-ag/öç/
– See more at: http://www.bestanüçe.com/haber/139239/hasta-tutsaklara-dair-yeni-politika-olum-esiginde-tahliye-#sthash.KUAp8BbP.dpuf

Paylaş