13 yıldır hapishanede bulunan Abdülhakim Eşiyok’un, İnsan Hakları Derneği’ne yazdığı, hapishanelerde sağlık alanında yaşadığı ihlalleri ve çektiği şiddetli baş ağrılarını anlattığı mektubu yayınlıyoruz. Eşiyok’un rahatsızlığına dair güvenilir tıbbi bilgi desteğine ihtiyacımız var.
1979 yılında Ağrı’nın D. Bayazıt ilçesine bağlı Gölyüzü köyünde dünyaya geldim. 2001 yılında D.Bayazıt’ta yakalandım. Erzurum DGM’sinde 125. maddeden yargılandım ve müebbet ağır hapis cezasını aldım. Sırasıyla, Erzurum E ve H Tipi cezevleri, Rize L Tipi cezaevinde kaldım. Şu an Gümüşhane E Tipi cezaevinde kalmaktayım.
Kurumunuza bu mektubumu yazmamın amacı yıllardır yaşamı bana çekilmez hale getiren rahatsızlığımla ilgili sizi bilgilendirmektir. Daha önce de İHD Ankara şubesine baş ağrısı rahatsızlığımla ilgili mektuplar yazmıştım. En son 14.02.2011 tarihinde İHD Diyarbakır’dan sayın Av. Kezban Yılmaz’ın istemi üzerine baş ağrısı rahatsızlığımla ilgili detaylı bir mektup yazıp göndermiştim. Yanılmlyorsam bu mektupla ilgili bilginiz vardır.
1994 yılında kırsalda aldığım silahlı bir yara sonucu başımın sol köşesinde ağır bir yara aldım. Bir süre sonra yaram iyileşmiş olsa da yirmi yıldan beridir şiddetli tranvasını yaşamaktayım. Ilk yıllarda seyrek bir ağrı vardı ama her yıl bir diğer yıllara eklenince baş ağrım da bir kat daha eklenerek gittikçe ağırlaştı. 2001 yılından itibaren cezaevine girdikten sonra da cezaevi koşulları ve stres faktörü de eklenince baş ağrım artık günlük hayatımın bir parçası oldu ve rutin günlük bir ağrı haline geldi. 2001 ve 2010 yılları arasında Erzurum Cezaevinde defalarca revir doktorlarına oradan da defalarca dış hastane nöroloji bölümlerine sevkedildim. Her sevk edilişimde aynı bölüme bakan farklı farklı doktorlar her muayeneye gidişimde psikolojiktir tedavi şartlarından kaynaklı strestendir deyip bol bol çeşit çeşit ağrı kesici ilaçlarını yazıp geri gönderdiler. En son her ne hikmetse tesadüfen doktorluk ahlakını terbiyesini içselleştirmiş bir bayan doktora rastgeldim. Beyin tomografimi çektirdi ve başımda 9,5 mm. Şarapnel parçasının bulunduğunu ve ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Şarapnel parçasının olduğuna dair doktorun verdiği raporu D.Bayazıt tutuklular derneğinin istemi üzerine orijinal haliyle gönderdim. Sözkonusu rapor şu an dernekte bulunmaktadır. Farklı bir örneği daha olsaydı bu size gönderdiğim raporlarla birlikte onu da size gönderecektim. Bu rapor doktor tarafından verildikten sonra Erzurum Atatürk Üniversitesine sevkedildim. Üniversite Hastanesi ameliyat olmam durumunda parçanın beynin en ince kılcal damarlarına saplandığı için ameliyat edilmem halinde ya öleceğimi ya da felç olacağımı söylediler ve bu gerekçeyle ameliyat etmediler. Birçok girişime rağmen ameliyat isteğim kabul edilmedi.
Başta sizin kurumunuz olmak üzere Türk Tabibler Birliği’ne ve Devletin tüm ilgili resmi kurumlarına başta Adalet Bakanlığı’na Cumhurbaşkanlığı na Başbakanlık insan hakları kuruluna meclis insan hakları kuruluna dilekçe ve mektuplar yazdım. Ama bir sonuç alamadım. Doktorlar o zaman en son “ameliyata gerek yok yaşamını cezaevinde bu haliyle idame edebilir” cevabını resmi raporlarla bu sıraladığım devletin ilgili resmi kurumlarına verdiler.
Rize L-tipi cezaevinden 17 Nisan 2012 yılında şu an bulunduğum cezaevine getirildiğimden beri 3 defa Gümüşhane Devlet Hastanesi nöroloji bölümüne sevk edildim. Başımın MR ve tomografileri çekildi. Her seferinde doktorlar çekilen MR ve tomografilere rağmen somut bir teşhis koymadan ve hastalığımla ilgili bana somut bir neden söylemeden ağrının 1994 yılında almış olduğum yaradan kaynaklı olabileceğini içeren raporlar verdiler. Aslında sebebini iyi biliyorlar ama her nedense söylemiyorlardı.
Zaten her seferinde gerek diş sorunlarımız için gereksede diğer iç hastalıklarla ilgili hastaneye her gidişimizde sürekli doktorlarla kelepçeli muayene edilme sorununu yaşıyoruz. Böyle ahlaki ölçülere sahip doktorlardan zaten olumlu bir muayene ve teşhis beklemek olanaksızdır. Bu üç muayeneden hariç Gümüşhane Cezaevinde onlarca kez şiddetli baş ağrısı rahatsızlığımdan dolayı acil servislerle geceleri dış hastanelere kaldırıldım.
En son 10.07.2014 tarihinde baş ağrımdan dolayı geçirdiğim şiddetli bir nöbet krizinden dolayı acil servise kaldırıldım. İlk müdahaleden sonra ertesi gün 11.07.2014 tarihinde Gümüşhane Devlet Hastanesi Nöroloji bölümüne sevkedildim. Beni muayene eden doktora (kelepçesiz muayene etti) bu hastaneye dördüncü defadır muayene için nöroloji bölümüne sevk edildiğimi ve baş ağrımın belirtilerini yazılı halde kendisine verip halen doktorların benim baş ağrısı rahatsızlığımla ilgili somut bir tespit ortaya koymadıklarını söyledim. İlgili doktor bana dedi ki “doğrudur şimdiye kadar sana söylememişler ama ben sebebi neyse sana açık söyleyeceğim. Senin beynin sol lobunda FRONTAL LOB SENDROMU mevcuttur”. İlgili doktor bu tespitin açıklaması için ise şöyle tarif etti “daha önce başımın sol tarafında aldığım yaradan dolayı beynin sol lobu darbe almış ve sol lobun beyin hücreleri ölmüş. Sen artık buna alışacaksın tedavisi yok” dedi.
Necla Hanım, sözkonusu doktora tüm durumumu anlattım. Baş ağrımın her gün tüm şiddetiyle devam ettiğini hatta zaman yani yaşım ilerledikçe daha da ağırlaştığını söyledim. Kendisi bana dedi ki “yaşın ilerledikçe hücreler ölüyor,onun için yaşın ilerledikçe ağrı dozajı yükseliyor”. Ben doktordan rapor istedim bana dedi ki “sen dışarda da olsan içerde de olsan farketmez tedavin olmaz. Ayrıca ben senin cezaevinde gündelik yaşamını sürdüremez raporunu veremem. Adli tıp ilgilenmesi gerekiyor”. Ben doktora dedim ki “ben sürekli yataktayım. Cezaevinde kalsam farklıdır dışarda ailemin yanında ailem tedavimle ilgilense farklıdır. Sürekli bu hastalığımla yaşıyorum. Benim yardıma ihtiyacım var. Bazen bir bardak suya bile muhtaç oluyorum”. Doktor da bana “SEN ONU ÖRGÜTE KATILMADAN ÖNCE DÜŞÜNECEKTİN. BEN ADLİ TIP İÇİN SANA CEZAEVİNDE KALAMAZ RAPORUNU VEREMEM” dedi.
Doktor beni aynı gün psikiyatri polikliniği bölümüne sevketti. İsmi Hatice Bayrak olan psikolog kelepçemi açmadı. Ben de kelepçeli muayeneyi kabul etmediğim için muayene olmadan cezaevine geri getirildim.
Sonuç olarak baş ağrım beynime saplanan 9,5 mm şarapnel parçasından ve yarayı aldığım sol lobun hücreleri öldüğünden dolayı sık sık şiddetli nöbet krizlerini yaşıyorum. Öyle şiddetli krizlerdir ki insana intiharı bile düşündürtüyor. Gerçekten de bu hastalığımın tedavisi var mı yok mu bilemiyorum. Buradaki doktorlar öyle bir zihniyete sahiptirler ki söylemlerine güven olmuyor. Baş ağrımdan dolayı o kadar fazla ağrı kesici ilacını kullanıyorum ki midem reflü olmuş ayrıca böbreklerim ağrıyor. Size mide reflümle ilgili raporumu da yollayacağım. Kurumunuzun gereken ilgiyi gösterebileceği umudu ve inancıyla bu mektubu size yazdım.
Bu vesileyle bir kez daha sizi selamlıyor,saygılarımı sunarım. Ayrıca çalışmalarınızda başarılar dlerim.
Abdulhakim EŞİYOK
Not: Baş ağrısı rahatsızlığımla ilgili size gönderdiğim bu raporların haricinde cezaevindeki sağlık dosyamda CD ve çekilmiş MR ve tomografi filmleri de var. Onları da göndermek istiyordum bana verilmedi.
BAŞ AĞRIMIN BELİRTİLERİ
1- Baş ağrısı başlamadan önce ağrının başladığını hissediyorum. Sinir damarlarımda kanın kaynaması gibi karıncalanma oluyor. Gerginlik, huzursuzluk ve panik içinde olma.
2- Ağrı başlamadan önce, yüksek basınçla 3 4 defa üst üste hapşırma oluyor.
3- Baş ağrım çoğunlukla sol taraftan başlıyor. Ağrının başlamasıyla boynumun sol tarafı ağrıyor. Ağrı sol köşeden başlıyor gittikçe zonklamayla birlikte ağrı şiddeti daha da artıp başımın her tarafına atıyor. Boyun damarlarım ağrıyor, zonklama şiddetleniyor, gözlerime kan giriyor. Gözlerimin etrafı siyahlaşıyor. Sol gözümün kılcal damarlarında titreme oluyor.
4- Zonklama sıklaştıkça midem bulanıyor,kusuyorum. Kusmuğum kalmasa da midem bulanmaya ve kusma isteğim devam ediyor.
5- Ağrı şiddetiyle birlikte tüm bedenim güçsüzleşiyor. Bir adım bile atamıyorum. Gözlerimden kendiliğinden yaş akıyor. Yoğun ağlama isteğini duyuyorum. İrade dışı yoğun ağlama krizine tutuluyorum. Ağrı durduktan sonra da ağlama krizim devam ediyor.
6- ses ve koku beni rahatsız ediyor. Yemek iştahım ağrı devam ettikçe kesiliyor. Yemek aklıma geldiğinde ya da kokusunu aldığımda midem bulanıyor. Kusma başladıktan sonra vücut ısınıyor,yoğun terleme başlıyor.
7- Ağrı esnasında kulaklarımda çınlama oluyor.
8- Baş ağrım istisnalar hariç hemen hemen her gün ağrıyor.
9- Unutkanlık, dalgınlık, dikkat kayması, bir işe odaklanmama çok sık yaşanıyor.
10- 1994 yılında aldığım bir yara sonucu başımın sol tarafından yaralandım. Baş ağrım 1996 yılından itibaren başladı.
11- Güneşin altında hareket etsem ağrıyor.
12- İki gün aç kalsam şiddetli ağrı tutuyor.
Eylül 14, 2014 at 1:17 am
Reblogged this on mustafaaci.