Hastahaye giderken elin kelepçeli ring arabasından götürülüyorsun… Gidip gelene kadar üç-dört gün kendime zor geliyorum. Bu tüm hastalar için geçerlidir. Çünkü ciddi anlam kirli, dar, kokan araçlardır. Ayrıca hastaneye giderken araçtan idirilmiyorsun Ring aracında saatlerce eli kelepçeli bekletiliyorsunuz—bir de buna yazın sıcağını ekleyin, hastaneye gitmeye bin pişman oluyor insan. 

15.08.2012

 Sayın Zafer Kıraç, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Başkanı’na.

Öncelikle selam ve saygılarımı iletiyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Böyle bir duyarlılıktan dolayı derneğinizin-çalışmasını ve çalışanlarını yürekten selamlıyorum.

Derneğinizin amaç ve ilkelerini okudum. İnsani ve hukuki anlamda, yine bireylerin her türlü toplumsallığından dolayı, toplumsal sorunlara belli amaç ve ilkeler çerçevesinde yaklaşmanız değerlidir. Bizler açısından…

Bildiğiniz gibi cezaevleri sorunlar kanayan toplumsal sorunlarımızdan bir tanesidir. Pozantlı, Osmaniye, Şakran, Urfa, Mardin vs. birkaç tanesidir. Bunlar parlayan ve kısmi de olsa açığa çıkan yerlerdi. Ancak F tiplerinin daha kapsamlı ele alınması ve çözümlenmesi, çözüm geliştirilmesi gereken yerlerdir. F tipleri mimarî, dekorasyon, işleyiş, uygulama yöntemleriyle açığa çıkarılmayı tüm aciliyetiyle beklemektedir. Evvela ilk girişinizde sözel, fiziksel ve psikolojik olarak her türlü şiddeti, uygulaması ve uygulayanın azmiyle ne kadar benipsendiğini görüyor ve maruz kalıyorsun. Öncelikle bireyi suçlu görüp suçlu konumu düşürüp, bireyde suçlu psikolojisiyle muameleye tabi tutuluyorsunuz… Hangi suçtan, niye suç işledin, suç ortağın kimdirle başlayan “Terör”-Bölücü-hayin gibi somut terimlerle bir güzel korkutuluyorsunuz… ondan sonra sıra her gelen neden geldin ne suç işledin vs şeyle birlikte anadan doğma soyulmaya başla komutuyla, olmasada direndi, personele vurdu, örgüt sloganı attı diye tutanak tutulur hemen hücre ceza daha kapı girişinde verilir. Israr edersen soyulmamaya kaba işkence başlar taki soyulana kadar. Bu seans bittikten sonra sıra nasihata ve işbirlikçiliğe yönelik yoğun çaba başlar. Bunu özellikle genç yaştakilere yaparlar. Geldiği dava hakkında işbirlikçi ve ajanlaştırmaya dönük, arkadaşları aleyhinde konuşmaya zorlanması teşvik edilmesi için her türlü dayatmada bulunur. Düşürüldükten sonrada yardımcı olacağız hesabıyla bireyi her türlü değer yargılarından uzak tutup suçluluk pisikolojisiyle bireyi düşünsel olarak yok etmek ve boğmaktır amaç. Bunun insanda yaratacağı tahribat onarılması zor bir süreçtir. Bu cezaevinde bu örneklere onlarca devam rastlamışımdır. Cezaevinin işi bumu diye sorası geliyor insanın.

İkincisi F tipi evella insanın kişiliğinden, benliğinden, aidiyetinden toplumsallığından ve kendinden çıkarılması için inşa edilmiş bir çürümüşlüğün ve zihniyetin ürünüdür ki, insanlara bu dayatılıyor. İç uygulama, sosyal faaliyetler, dilekçe hakın, sorunlarını iletme ve çözme merci idare, müdürler asla sorun çözme yeri, dinleyeni olmazlar. Ben daha öncede D tipinde kaldım böyle bir faciayla hiç karşılaşmadım. Sosyal faaliyetler idarenin keyfine kalmış istedikleri gibi yapmaktalar. Bir sorunun olur ne muhatap ne de çözüm merciî kimseyi bulamasın personele sorarsın görmedim-duymadım bilmiyorum- nakaratıyla karşılaşırsın- karşılaşırsın- sosyal faaliyet yerleri son derece sağlıksız toz duman –kirpas-lavabosuz, küçük ve her tarafı kapalı havasız yerlerdir. Camları bile kaynak edilmiş ve boyanmıştır. Bu yerler hastalık üreten yerlerdir. İnsan ve toplum karşıtı yerlerdir. Ziyaretçiler sürekli soyularak içeri alınmaktadır…

Odalar sürekli keyfi bir şekilde basılıp arama adı altında her türlü işkenci ve saldırıya maruz bırakılıyorsun—aylarca yıllarca yazdığın el yazı ve ürünleri götürülüp bir daha verilmiyor. İnfaz hakimliği de her türlü uygulamaya evet onayı hukuki olarak sağlıyor. Bütün suç duyuru, şikayet ve işkence raporlarına rağmen bir tane olumlu karar dört yıldır göremedim. Devlet bu kadar sağlam çalışıyor yani? Size ekte bir raporda sunacağım…

 

  1. Bize kendinizi anlatır mısınız?

(Kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz, isterseniz yaşınızı, işinizi, cezaevine girmeden önce nerede, nasıl yaşadığınızı, ailenizi, neleri sevdiğinizi, umutlarınızı, hayallerinizi yazabilirsiniz.)

             Bu yazdıklarımı ismimi vererek her türlü materyalde kullanabilirsiniz. Kendimi tanıtayım. Adım Erhan Özel 35 yaşındayım Muş Malazgirtliyim memleketimde devlet baskısı sonucu İstanbula güç ettik belli bir süre tekstil işçisi sigotasız olarak çalıştım. Sonra dehap’la tanıştım ve DEHAP’a gidip geldim 2003’ten beri bugün BDP’si (Barış ve Demokrasi Partisi’nde) de aktif olarak çalışmalarında yer aldım. 2005-2006 Ekim arası cezaevinde kaldım. Çıktım tekrar DTP – Demokratik Toplum Partisi’nde – İstanbul il yönetiminde yer aldım. Kısa bir süre sonra Gazi Osman Paşa ilçe Başkanlığına partim tarafından getirildim. Ve 2008 Kasım Taksim’de izin verilmeyen basın açıklamasında alındım ve hala Cezaevindeyim… Ben birey olarak kendimi – insan olduğumu ve değerli bir varlık olduğumu bu partiyle tanışmamla başladı. Onun öncesi sıradan hiçbir değeri olmayan bir köle gibi kendi varlığımdan habersiz günde 13-14 saat tekstilde en zor koşullarda en az parayla çalışırdım. Yeşil direkten – küçük pazar arası sırtımda tekstil astarı taşırdım daha çırakken bana – bize yani Kürtlere reva görülen yaşam buydu. “Köle olma hakkı” Dolayısıyla böyle bir yaşamda umud nedir bilmezdim. Tek derdim aileme maddi katkı yapmaktı. En zor koşullarda, küçük yaşta tanıştım. Bayramlarda köye gitmeyi çok severdim. Nedenide bilmezdim. Bugün düşümdüğümde ülkeme, aidiylerime, toplumsallığıma, kimliğime olan özlemim olarak görüyorum. Lakin yabancı ve dili kültürü ayrı olan bir yer bana çekilmez geliyordu. Bir an önce kendimi özgür ve güvende hissettiğim ülkeme gitmeyi çok isterdim ve severdim… Bu bana sınırsız derecede mutluluk verirdi çoğu zaman hep hayal olarak kalırdı. içim içimi yerdi ama fayda etmezdi. Mevcut şartlar ve koşullar. DEHAP’a gidişim beni yeniden benliğimle kültürümle ve aidiyetlerimle daha güçlü ve sağlam bir şekilde bağladı. İnsan olma erdemi ve değerine layık görüldüğümü yaşadım ve anladım. O gündür bu gündür. Bu mücadele geleneğinden ayrılmadım – ayrılamazdım da – Benim her şeyim Mistik gibi orada gizliydi sanki. Ama gerçekti. Çünkü bu çalışmayla neleri sevdiğimi, umutlarımı ve hayallerimi bu gelenekte görecektim. Ve onun bir parçası haline, iradem, gücüm ve yaşamımla burda kendi yerimi tüm zorluklara rağmen alacaktım – alıyordum- Burda farkına vardım özgürlük olayının ne kadar anlamlı olduğunu. Bu anlamı sonuna kadar kovalayıp yaşamak istiyordum. En çok sevdiğim konu bunun peşinden ne pahasına olursa olsun gitmemdi. Bu bana yaşam kaynağı oluyordu. Ve burda umutlarımın her insan-toplum gibi ben-bizler ezilenler ve Kürtler olarakta insanca, eşitçe özgür bir ülkede temel değer ve uğruna mücadele ettiğim aidiyetlerim, kimliğim ve varoluş gerçekliğimle özgürce yaşama umudumu sürekli diri-canlı ve güçlü kılıyordum –halada kılıyorum. Kısaca, birey olarak herkes gibi beni var eden temel değer ve inandığım yaşam kültürüyle yaşamaktır. Sanırsam bu kısa anlatım yeterlidir…. 

  1. Ne zamandır cezaevindesiniz? Eğer ceza aldıysanız cezanız ne kadar, almadıysanız kaç yıl ceza ile yargılanıyorsunuz? 

Ben 2008 Kasım’ın 7’den beri cezaevindeyim. Ceza aldım 7,5 yıl ceza aldım. “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten” bu cezayı aldım. önümüzdeki kasımda 4 yılım doluyor. Ancak cezam daha onaylanmadı. Bu mecliste temsiliyet bulan-olan bir partide ilçe Başkanlığı yaparken alındım- ve bu cezayı aldım. 

3. Rahatsızlığınız nedir? Bugünlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz, sağlığınız nasıl? 

Rahatsızlığım, daha doğrusu hastalığım kalp’tir yani AOURT koortasyonunda ameliyatliyim. Kalbimde stend var. ayrıca yüksek tansiyon hastalığımda mevcut’tur. Yine en az 3-4 defa anjiyo olmuşum. En sonda 2011’de Trakya Tıpta oldum- cezaevinde kaldığım süre itibarıyla hastalığım %50 ilerleme var. Dışardaki raporlarıma göre. Bu günlerde kendimi her şeye rağmen iyi hissetmeye çalışıyorum çünkü en büyük moral kişinin irade ve düşünsel olarak kendini koruması olarak görüyorum. Ama sıcaklar ciddi anlam beni etkilediğini belirte bilirim.

Sağlık olarakta genel anlamıyla iyi olmadığımı ve günlük yaşamım üzerinde etkili olduğu, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, yarım saatten sonra volta atamama, merdivenleri çıkarken nefessiz kalma gibi rahatsızlıklar yaşıyorum. Bunun dışında geleceğe olan umudula kendimi koruyorum.

  1. Hasta olduğunuzu ne zaman, nasıl öğrendiniz?

Benim hastalığım 1999’dan beri devam ediyor yani kronik kalp hastalığıdır. Sivil yaşamda da hastaydım. Ancak ceza evi üç yıl içinde tanı değerlerinde % 50 ilerle olduğunu, en son anjiyoyla tespit edildi…

  1. Cezaevinde revire çıkmakta, doktorla görüşmekte sıkıntınız oldu mu?

Cezaevinde doktora çıkmada devamlı sorun yaşıyoruz. Bazen tansiyon kontrolü olması gerekiyor. Çıkamıyoruz- o gün sosyal faliyetlerimiz olsa, sohpet, spor, kütüphane, vs. çıkarılmıyoruz- ya dilekçe yazıp sohpetten vazgeçeçez ya da dilekçe yazıp “doktora çıkmak istemiyorum” dilekçesi bireylere bana yazdırılıp çıkarılmıyoruz. Bunu sorumluluğu üstlenmem olarak yaklaşıyorlar. Kısaca sosyal faaliyete gidersen revire çıkarılmıyorsun. İlla ki birinden vazgeçmen kayıtsız şartsız yapmak zorundasın… 

  1. Hastaneye nasıl götürülüyorsunuz? Bu konuda bir sıkıntınız var mı? Örnek verebilir misiniz?

Hastahaye giderken elin kelepçeli ring arabasından götürülüyorsun. Ring aracı zaten kendi başına bir sorundur. Gidip gelene kadar üç-dört gün kendime zor geliyorum. Bu tüm hastalar için geçerlidir. Çünkü ciddi anlam kirli, dar, kokan araçlardır. Ayrıca hastaneye giderken araçtan idirilmiyorsun Ring aracında saatlerce eli kelepçeli bekletiliyorsunuz—bir de buna yazın sıcağını ekleyin, hastaneye gitmeye bin pişman oluyor insan. Tüm bunlar sıkıntıdır. Birde doktorların azarlayıcı ve alaycı yaklaşımları, yüzünüze bakmadan soru sormaları insanı ciddi anlamda incitiyor. Benim 6 ayda bir kontrolum var bir seferinde bana “ne diye ikide bir geliyorsun” denildi neyin var sanki yaklaşımıyla karşılaştım “bende keyfimden dolayı gelmiyorum çokta meraklı değilim ama rahatsızlığım var” dedim. Bu olumsuz yaklaşımlar insanı zorluyor. 

  1. Hasta olduktan sonra cezaevi hayatı sizin için nasıl oldu? Örnek verebilir misiniz?

Zaten hasta olarak cezaevine girdim ceza evi etkisi hastalığım ve burda yaşamım için sürekli olumsuz etkiliyor. Örneğin beslenme olanakları bütünüyle yoktur. Bir diyet verilir bizim köyde tavuklara verilen yemliklere benziyor abartısızdır. Bulgur pilavı suda yumuşatılarak verilir no[hu]t vs tum baklagillerde öyle verilir. Bunları yiyen zaten hasta olur. Akşam yemekleri hiç yenilmeyecek düzeydedir. Kantin son derece payalı ve çeşit-alternatifin yok. Bir tuzsuz peynir bile yok olanlar da pahalı yani durumun yoksa beslenme sıfıra iner. Beslenmesi olmayan böyle bir hastalık gün geçtikçe yükselir….

  1. Cezaevinde olduğunuz için hastalığınızın teşhis ve tedavisinde herhangi bir aksama oldu mu? (Dışarıda olsaydım bunlar başka türlü olurdu diyeceğiniz konular var mı?)

Uzun bir süre hasteneye sevk edilmedim. İlk geldiğim söylememe rağmen. Sonra sevkim oldu gittim bu sefer dışarıdaki raporlar istendi getirdim yani zor bela üç yıl sonra anjiyo oldu ve kontrol ve ilaç tedavisi yapılabildi. Elbette dışarıda olsaydım hastalığım % 50 ilerlemezdi ve zamanında müdahale yapardım. Gereken tüm bu ihtiyaçlarımı karşılardım. Dışarıda her hafta halı saha maçı yapardım. Ama burda şimdi 5 dakika koşamıyorum- nefesim kesiliyor. Tüm bunlar ortaya çikan gerçeklerdir—-

  1. Doktor, hemşire gibi sağlık çalışanlarından, diğer görevlilerden olumsuz bir tavırla karşılaştınız mı?

Anjiyo olurken doktor tarafından acilde kalmam en az 3 saat gerekliydi. Çünkü vucudumda verilen ilacın su içilerek çıkarılması ve kum torbasından dolayı hareket edememden kaynaklı bu sure gozetimde olmam bir zaruriyetti. Ancak anjiyo odasından çıkarıldığım gibi hastanenin mahkum hücresine konuldum. Kapı kilitlendi üç saat boyun hiç kimse gelip sormadı- öyle kaldım en son kendim ne olursa olsun diye kalkıp kapıya vurdum su istedim içme suyu verilmedi lavabo suyu içtim. Bu tavır ve yaklaşım hastaneden mi, doktordan mı, hemşireden mi bilemiyor. Ama bu tutum beni ziyadesiyle kötü etkiledi. Şimdi başka acil hastalıklarım var Hemorît gibi bayada ilerlemiş ama gitmiyorum- çünkü olması gereken yaklaşım yok. zaten nor kontrollere gittiğim zaman EKG çelirken sanki uzanan bir insan değilde bir başka yaratıktır yaklaşımı insan hissedebiliyor. Tum bunlar bir tavır ve yaklaşım değilde nedir? 

  1. Hasta haklarını biliyor musunuz? Haklarınızı kullanabiliyor musunuz?

Hasta haklarımı tam anlamıyla bilemiyorum. Bilmediğim içinde olması gereken yerlere başvuramıyorum- Bunu açık söyleyeyim—sanırsam sadece doktora çıkmakla hasta hakkı izah edilemez. 

  1. Hastalığınız konusunda size nasıl bilgi veriliyor? Bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi anlatır mısınız?

Hastalığımı dışardan biliyorum. Aourt koortasyonu. Onun dışında bana şimdiye kadar yazılı verilen kağıt dışında bilgi verilmiyor. Anjiyo olurken ısrarla doktorla konuşmak istedim ancak doktora çıkarılmadım. Hani insan doktora gider muayene olur oturur hastalık konusunda ve yeni gelişme ve olası olumlu olumsuz etkileri, neler yapılabilirler üzerinde konuşur bildiğim kadarıyla. Ama bunların hiç birisi şimdiye kadar olmadı ve olmuyor. Muayene bittimi hemen üstün giy dışarda bekle, yada refakat eden personel ben sana iletirim retoriğiyle karşılaşıyorsun yani bıktırı usandırıcı bir yaklaşım bu. Dolayısıyla bu konuda olumlu bir duygu ve düşünce belirtemiyorum hastalığım hakında…. 

  1. Adalet Bakanlığı, Türkiye’nin her yerindeki, durumu ciddi olan hastaların İstanbul Metris Cezaevi’nde yeni kurulan “hastane cezaevi”ne nakletmeyi ve burada tedavi edilmelerini düşünüyor. Bu konuda siz ne dersiniz? Hastane cezaevinde tedavi olmak ister misiniz? Neden?

Vala 12. sorunuza yani Adalet Bakanlığına güvenmiyorum… çünkü onlarca tanıdığım arkadaş var. ve cezaevlerinde ölen arkadaşlarımız var Bunlar neden bırakılmıyor veya tedavi edilmiyor. Örneğin Hediye Aksoy İstanbuldaydı. Sürgün edildi. Dolayısıyla devlete bu konuda güvenim yok o yüzden istemiyorum- Daha acil insanlar var onlara öncelik verilsin eğer yapıyorsa Adalet Bakanlığı … böyle bir şeyi. 

  1. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16.maddesi ‘Hapis Cezasının İnfazının Hastalık Nedeni ile Ertelenmesi’ başlığını taşır. Bu maddenin 2. fıkrası ve Hapis Cezasının Ertelenmesi Hakkında Genelge’ye göre; “Diğer hastalıklarda(kanser hastaları gibi) cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı,mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.” Bu düzenlemeden yaralanabilmek için bir geri bırakma kararı gerekmektedir. Bu karar, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Anılan düzenlemeden açıkça anlaşıldığı üzere, geri bırakma kararına ilişkin olarak sorumluluk Adli Tıp Kurumundadır. Kurumun raporu sonucu, hükümlünün infazının ertelenmesine veya ertelenmemesine karar verilecektir.

 Bu yasa maddesinden haberiniz var mıydı? Bu konuda bir başvuruda bulundunuz mu, bulunduysanız sonuç ne oldu?

13. sorunuza bakıyorum bana çok hayali geliyor. Çünkü yanımda epilepsi ve ileri derecede cilt kanseri olan, İsmet Aslan, ve Cengiz Sinan Halis Çelik arkadaşlar var. Bu arkadaşlara bakıyorum sizin sorunuza bakıyorum toplumun deyimiyle “olmayacak duaya amin demek” gibi kalıyor. Varsa böyle bir olanak bu arkadaşların yararlanması daha iyi olur. Çünkü ben Cengiz Sinan Halis Çelikle bir yıl kaldım aynı odada bu arkadaşın durumu gerçekten acildir. Bir düşmesi bile ölümüne sebebiyet verir derecededir.

Bu yasadan da haberim yoktu. Bu yeni mi çıkmış eskiden mi vardı bilemiyorum. İşleyişini de bilemiyorum. Başvuruda da bulunmadım. 

  1. Sizce hasta mahpuslar için neler yapılabilir? Devlet ve hapishane idareleri neler yapabilir? Sivil toplum kuruluşları ne yapmalı?

Bana göre hasta insanlar için insani koşullar sağlanmalıdır. 1- Hastaneler gelip gidişte daha esnek olunmalı. 2- Devlet hastaneleri ciddi bir şey yapacaklarına inanmıyorum çünkü imkanları ve sağlılık yerleri bulunmamaktadır. Yapmaları gereken acilen olması gereken yerlere sevkleri yapmalarıdır. Hapisane idareleri sevklerde daha duyarlı kılınmalı, beslenme olanakları sağlanmalı, Ellerine kelepçe vurulmamalı, Bu hastalar hakkın A. Bakanlığı doğru bilgilendirilmeli. F tiplerinde tedavi olamayacaklarına dair fikir birliğine varılmalı. Bu hastalara ağır hücre cezaları ve disiplin cezaları verilmemeli. Örneğin onlarca hasta arkadaşımız aylara varan hücre cezalarına çarptırılıyor. Ben defalarca hücre cezası aldım rapor aldım tek başına kalamaz diye. Bu hücre cezası görüşten-ziyareten mene çevirildi. 7 aydır ailemle görüşemiyor. Telefon dışında. Bu ağır bir yan etki yapıyor. Bu cezalara bize işkence yapılmış ve adli raporum olmasına rağmen yine de ceza alan ben-bizler oluyoruz—Bunlardan vazgeçilmelidir—Sivil toplum kuruluşları cezaevlerine konular üzerinde yönelmeli güçleri oranında… Bunu acilen yazdım. Daha sonra bahsettiğim raporu yollarım. Tekrar selam ve saygılarımla çalışmalarınızdan dolayı başarılar diliyorum.

Erhan ÖZEL

15.08.2012

 

Paylaş